Pazartesi, Kasım 27, 2006

Arayış

Bir takvim yaprağı gibi arıyorum seni
Hani tarihini bilmeyip de
Önemli bir gün olduğunu düşünüp sakladığımız
Yahut garip anlamlar yüklediğimiz…
Zamansız düşmüş
Bir takvim yaprağı gibi arıyorum seni
Bulmam neyi değiştirir ki?

Bir türkü gibi arıyorum seni
Hani cızırtılı radyo günlerinden kalma
Başını bir türlü hatırlayamadığımız
Yahut nakaratının en güzel yerinde takıldığımız…
Yalnızlıktan dem vuran
Bir türkü gibi arıyorum seni
Bulmam neyi değiştirir ki?

Mutlu günlerim gibi arıyorum seni
Hani hayal meyal hatırladığımız
Çoğunlukla babaannem ve okul kokan
Yahut bir öpücükten ibaret aşklarımıza dair…
Artık geri gelmeyecek olan
Mutlu günlerim gibi arıyorum seni
Bulmam neyi değiştirir ki?

En heyecanlı yerinde yarım kalmış
Bir romanın kahramanlarıyız şimdi
Ölmem neyi değiştirir ki?

----------

Bu şiiri, Sacit Onan'ın sesinden dinlemek için:
http://rapidshare.com/files/5061343/01_Voice-Over_Demo.mp3.html

Not : Şiir bana, Özgür Kınay'a aitiir. Yorumladığı için üstada teşekkürlerimi sunarım.

Pazartesi, Kasım 20, 2006

Mahrem

Ajanslar yağmurdan haber veriyor
Benim kollarımda yağmur damlası
Ama nasıl güzel, nasıl alımlı
Dizleri dizlerime değiyor
Hem sade dizleri mi, değil elbet!
Lakin sözüm var, anlatamam size…

Güneş açtı
Ağladım…

Salı, Kasım 14, 2006

Yer

Bir yer vardır hani. Çekingen ve ürkek sevda sözlerinin hep sonralara ertelendiği yerle, cümlelerin “artık” diye başladığı yerin tam ortasında. İşte sen benim tam oramsın. İşte şimdi oram acıyor.
Oram acıyınca anlıyorum ki bir oram var.
(Bu işte bir terslik olduğu belliydi. Kaç zamandır şüpheleniyordum zaten: Birden büyümedim ben!)
Erkek yanlarım acıyor, bilemezsin. Elime yapışıyor hislerim, kanla yıkıyorum içimde ne varsa.
Sonra sardunyamsı bir hâl alıyor düşlerim. Hem de katmerli, şarap kıvamında…

Salı, Kasım 07, 2006

Git

Kendini de al git. Ama öyle sessiz, öyle sakin, öyle yapmacık veda sözlerini katıp da yoluna. Sanki seninle pek sıradan bir tramvay durağında sözleşmiş gibi. Sanki bana “Sen git, ben hemen geliyorum” demişsin gibi. Git kendini bana bırakmadan…
Kelimeleri de al git. Yeni sözler söylemek gerek artık. Başka şehirlerden başka diyarlara. Sadece formu değişiyor sevdanın. Yoksa biz aynı biz, dünya aynı dünya ve her dem bir yanı kanayan baştan kabul sevgimiz…
Sesini de al git. Bana bırakırsan aklım almaz, içim kaldırmaz, nefesime sığmaz. Dudaklarını dışa bükerek söylediğin sözler büyür bir yanımda. Bir yanım öksüz kalır bırakırsan. O yanım da sen olursun bir ihtimal, dayanamam.
Saçlarını da al git. Ama almışken bin bir rengini koyup da çantana. Olur ya bir çiçekten, bir denizden, bir gökyüzünden, bir ağaçtan, bir geceden ilişirse gözüme renklerin, üzülürüm, çok kötü olurum, bildiğin gibi değil olurum. Çok şey düştü gözümden, hepten yok olurum.
Git hadi bakma öyle. Beşinci sınıf şarkılardaki gibi son anda “Gitme” diyecek hâlim yok, ben o hakkımı çoktan tükettim, belki de boşa harcadım, özür dilerim.
Git ki bir dönüş edin kendine…

Çarşamba, Kasım 01, 2006

Yılmaz Güney'e

Yılmaz’dan Esinlenme – 1

Şehirlerden İstanbul olmasaydı
Yada bir gök başımızın üstünde
Ne farkı kalırdı
Gurbetliğin
Mahpusluktan ?..



Yılmaz’dan Esinlenme – 2

Bir kadın
Güzel mi güzel
Bir adam
Çirkin mi çirkin

Kadın sevdi adamı
Kadın güzelleştirdi adamı

Adam intihar etti
Ödeştiler…