Salı, Mayıs 30, 2006

Ölüyorum

Bu gece vakti
Bu mayıs sıcağında
Şarkılar dinliyorum yalnız
Şarkılar ki gülüm
Boyumdan büyük arabesk
Şarkılar ki gülüm
Benden sana söz olsun…

Bu saatlerin sonu intihar
Bu sigara da biter biliyorum
Hayat durduğum yerde değil gülüm
Fikrimden bakıyorum zamana
Hayat sen gibi değil gülüm
İsteyince almıyor başa…

Herkesten saklayarak içimdeki seni
Ölüyorum bu saatler gülüm
Kalanlarımdan aşk yapsın çocuklar
Kimsenin bilmediği bir masal
Ölüyorum gülüm, büyüyorum…

Cuma, Mayıs 26, 2006

Rüyadan

Mutlaka söyleyecek bir şeylerim vardı sana. Hiçbir zaman “Merhaba” diyip de geçemedim yanından. Sana cümleler biriktirdim, kelimeler türettim, büyük ve küçük aşk uyumlarına dikkat ederek ve iki ünsüzü yan yana getirmeksizin.
Cümlelerin büyüklüğüne inat, küçük ve pembe panjurlu bir aşk peşinde koştuk, hadi kandırmayalım birbirimizi. Eski bir İstanbul mahallesinin peşinden giderken de pekâlâ büyük sözler edilebilirdi, ikimiz de bunu gördük. Küçük yaşamlara sığınıp kendi yağıyla kavrulabilirdi yüreklerimiz.
Kaldı ki benim büyük cümlelerim hiçbir zaman adres aramadı, farkındayım. Senin bozguncu kelimelerin de pek iş bilir sayılmazdı hani. Ortalığa dökecek olsak şimdi söylenen her şeyi, kim bilir neyi çekip alırdın “Bu benim” diyerek…
Sevgilim,
Bu gece rüyama gelirken izin almadın biliyorsun. Hazırlıksız yakalandım yada öyle istedim kim bilir. Sana dokunamıyorum, kızma. “Sarıl” derken bana en masum hâlinle, yapamıyorum, özür dilerim; yatağımda ıslanırken gözlerim gözlerine bakamıyorum.
Belki çocuğun oldu, bilmiyorum…

----------

Yastayım

Seslendiren : Ferhat Göçer
Söz : Ercan Saatçi

Yoksun yine varlığım sürünüyor
Sensizliğim bilinmiyor
Sen gittin gideli ellerim hep titriyor
Kalbim bu acıyı saklıyor

Yıllar sonra bile hiç kimseye söyleyemedim
Bu sevdayı kalbime gömdüm ve sen öldün
Şimdi eşim dostum beni hastayım sanıyor
Yastayım ama kimse bilmiyor

Seni son gördüğüm yerde yıllar sonra
O gün geldi yine aklıma
Bu kez bir elimde kızım içimde fırtına
Göçüp gittiğin o yolda

Sen varmışsın gibi gibi her gece ışığı kapatmadım
Gel gör ki ben hala yokluğuna alışamadım
Şimdi eşim dostum beni hastayım sanıyor
Yastayım hiç kimse bilmiyor

Bugün doğum günün yanında değilim
Bu yüzden hiç iyi değilim
Yaşlandım artık bıraktığın gibi değilim
Üstelik bir kızım var evliyim

Çok zor o kadar yıl sonra itiraf etmek
Bu aşkı bertaraf etmek
Bu kez sana söyleyecek ne çok şey vardı
İsterdim bak unutmadım demek

http://www.hemenpaylas.com/download/800180/ferhat_gocer_-_07_-_Yastayim_2_.mp3.html

Pazartesi, Mayıs 22, 2006

Sözler ki

Sözler ki ağır, sözler ki varoş
Sözler ki bu vakitlerde gecekondu
Gelir yüreğimin kenarına oturur…

Yarısı kış olan bir mevsim bu
Sen bu mevsimin orta yerinde duruyorsun
Fakat sen bu mevsimin orta yerinde çok güzel duruyorsun
Yağmur yağıyor üstüne
Bir bakmışsın renklerden gökkuşağı.

Olur şey değil
Anlatılır şey hiç değil
Yazamıyor insan böyle vakitlerde…

Bir gökyüzü var gözlerinin arkasında
Yalnız ben bilirim bunu, bir ben
Sen de bilsen ama ah nerden bileceksin
Hangi birini bileceksin evvela
Derin sözler edemiyoruz aşka dair.

Gözler ki ateş, gözler ki yangın
Gözler ki bu vakitlerde kan revan
Bir intikam gibi bakar durur içime…

Bitiremediğim şiirler var önümde
Ve geceden güzel bir kadın ki sen
Yalnız laf aramızda çok hain bir gece bu
Ummadık anda satıveriyor yıldızlarını
Hiç yoktan üç beş şiir pahasına.

Mısralar varoş
Mısralar bu vakitlerde gecekondu.
Eyvah sen
Eyvah zabıta!

Perşembe, Mayıs 18, 2006

Neden Sanat?

Yıllardır süregelen kısır bir tartışma vardır, hani lisede münazara konusu arandığında akla ilk gelenlerden : Sanat için sanat mı, toplum için sanat mı?
Aslında ne kadar klişe olmuşsa da bu tartışma, kökeni bakımından bir sanatçının bütün sanat yaşamına yön verebilecek kadar etkilidir.
Öncelikle tartışmayı yarattığı çakışmadan ele almaya başlarsak: Sanat ve toplum birbirinden bu kadar ayrı mıdır ki bir faaliyet hem sanata hem topluma hizmet edemesin? Bu durumda zaten baştan “toplum için sanat” olgusunu saf dışı bırakmış olmuyor muyuz?
Sanırım bu noktada sorun, dönüp dolaşıp toplumların sanat anlayışına, zenginliğine ve entelektüel seviyesine gelip dayanıyor.
Fakat ele aldığım çerçevede bu, beni ilgilendiren bir sorun değil. Zira benim ilgilendiğim, bu görüşler arasında yaratılan çatışmanın orta yerinde kalan bir sanatçının, hele ki yolun başındaysa, başına gelebileceklerdir.
Sanatçı, kendi kendine bu soruyu sorduğu zaman verdiği cevaba göre mısraları değişmeye başlar. Örnek aldığı, etkilendiği şairler dahi değişir. Değiştikçe kapıldığı seli daha bir benimser. Ve kendini ait olduğu grubun dışından soyutlamaya başlar.
Bazı sanatçılar ise kapıldığı bu selden tam tersi bir çıkış yapar : Tepki doğurur.
Örneğin Orhan Veli diye bir adam çıkar biçime tepki olarak Garip akımını ortaya atar. Ama bu durum asla ve asla şairin diğer akımlarla küsmesini gerektirmez. Onlarla barışık hâlde, kelimelerle duyguları ifade etme adına tek farkın metot olduğunu bilir.
Bu durumda en başa dönersek, tartışmanın temeli çöker. Zira hiçbir zaman toplum, sanattan soyutlanamaz. Global şiirin modern potada eritilerek ulusal şiire dönüşmesi aşamasında kapıldığı selin dışındaki dünyayı görebilen ve buna tepki verebilen şair gerçek şairdir.
Ve tam da bu noktada özgünleşme başlar. Özgünleşme ile birlikte karakterin kelimelere yansıması gelir. Kelimelerle birlikte şair olgunlaşır ve toplumun asli bir ferdi olarak sosyal hayatta yerini alır. Nihayetinde de şair ve sanatı, toplumun içinde büyüyerek toplumsal sanata hizmet eder.
Ben hiçbir zaman bu kararsızlığı yaşamadım. Zira her zaman için bir tepki arayışında oldum. Ancak gördüm ki günümüzde bir tepki arayışı ancak uç teorilere karşı çıkan bir uzlaştırıcı teori ile mümkün olabilecektir. Bu sebepledir ki benim şiirimde Cemal Süreya da vardır, Orhan Veli de…
Düz yazı satırlarının alt alta gelmesi ile oluşturulmuş basit arabesk edebiyatı ile dünya şiirinden soyutlanmış biçimci, kafiyeci, muhafazakâr bir eski edebiyatı arasında doğan ve gelişen bir tepki akımı ile ancak ve ancak hem topluma hem de sanata hizmet edilebilir. Zira bilinmelidir ki sanat toplumu, toplum da sanatı büyütür.
Dünya meselelerine ve sanata karşı kişisel tavrı ile tepkili olabilen her şair, başlı başına özgünleşme ile hem toplum hem de sanat için sanat yapar. Ve işte o zaman sanatçı olur…
----------

Sevda Sözleri rumuzlu Özgür Kınay, 22 Mayıs 2006 Pazartesi tarihine kadar şehir dışında olacağından, geçici olarak kapalıyız :)

Pazar, Mayıs 14, 2006

Suskun Şehri Beklemek

Karanlık bastı mı şehrime
Sesler kaybolur ansızın
Bu şehir susar birden
İnsanlarım susar
Zira alışmamışlardır konuşmaya
Yahut konuşurken düşünmeye

Bu şehirde akşam olur
Güvercinler susar ansızın
Deniz susar
Ayazlar susar bazen
Gece desen senden benden dilsiz
Bir ben beklerim bu şehri
Yorgun aşkların bağıran mısralarıyla
Bir ben beklerim bu şehri
Kimsesiz sabahlar çalmasın diye

Bir de beni bekleyen olsaydı…

Çarşamba, Mayıs 10, 2006

Beyitler (1)

1
Gülmek, böylesi yakışmasaydı sana
Tanrı bile gülemezdi insana…

2
Senden bir can olsaydım
diyip, adını besmele saydım…

Pazar, Mayıs 07, 2006

Seni Seviyorum

Seni seviyorum,
Bilhassa sesin uzak gelince, yollar aşınca soluğun, tepelerden geçip dağlar delince seni seviyorum. Seni seviyorum bir güvercinin geceyi ters yüz eden soluğu gibi…
Seni seviyorum,
Bir yabancı gibi konuştukça, köşe bucak kaçtıkça içindeki benden, yalan söyledikçe kendine seni seviyorum. Seni seviyorum hileli zarda hep yek gibi…
Seni seviyorum,
Özellikle dönüş saatlerinde yakalayınca, bir adam ölünce gece yarısı, beş parasız eve koşunca seni seviyorum. Seni seviyorum bir tek sana yakışan bahar elbiselerin gibi…
Seni seviyorum,
Hele ki vasıfsız harfler suratıma vurunca, kanayınca içim, canımı yakınca, ağlayınca sebepsiz, bir fısıltının en kalabalık yerine sözlerini katarcasına seni seviyorum. Seni seviyorum sarhoş gecemde ay gibi…
Seni seviyorum,
Senin onu sevdiğin gibi…

Perşembe, Mayıs 04, 2006

Avare

Hanginiz bilir
Beni mutlu etmesini
Onun kadar
Adını telefon defterimden
Sildiğim dostlar?

Kim anlatabilir ama kim
Dalında taze açmış gonca gülün
Onursuz bir ölmek pahasına
Çingeneye duyduğu aşkı
Kim anlatabilir benden başka?..

Ne ara ispiyon ettiniz beni
Galata'dan sabah dönüşlerimi
Herkes uyuduktan sonra
Eve girişlerimi
Ne ara söylediniz canım kuşlar?

Mutluymuşuz
Güller almışız
Galata'ya dadanmışız
Daha neler neler...

Yok artık daha neler!

Pazartesi, Mayıs 01, 2006

Tütün Ayazı

Karanlıktı…
Gözlerin düştü gözlerime
Bir sigara daha yaktım geceye
Ateşi gözlerinde, dumanı sensizlikte
Kaybolsun diye…